- TAKDİM -
Türk Medenî Kanunu, dinli-dinsiz, Hıristiyan, Yahudi, Müslüman herkes için hazırlanmış, Türkiye'de herkes için, yürürlükte olan laik bir kanundur.
Bu kanunun icaplarına göre yapılan nikâh, nikâh olmaktan ziyade resmi bir muamele olup kanûnîdir . Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bu kanuna uymaları mecburîdir fakat, bununla dinî bir vecibe olan İslâmî mânâda nikâh Akdi yerine gelmiş olamaz.
Öyle meseleler vardır ki, Türk Medenî Hukuku'nda yapılması serbest fakat, dinimizde, örf ve âdetlerimizde katiyetle yasaktır. Bunlardan bir kaçını şöyle sıralayabiliriz:
1- Türk Medenî Kanunu'nda süt kardeşle evlenmek serbesttir. Dinimizde ve örfümüzde süt kardeşle evlenmek haramdır.
2- Türk Medeni Kanunu'nda müslüman kadının müslüman olmayan erkekle evlenmeleri serbesttir. Dinimizde ise haramdır.
3- Türk Medenî Kanunu'nda görünürde müslüman, fakat inancı küfrünü gerektirecek şekilde bozuk olan bir erkekle müslüman bir kadını evlendirmek veya aksi serbesttir, dinimizde ise haramdır.
4- Türk Medenî Kanunu'na göre süt anne ile evlenmek serbest fakat dinimizde haramdır.
5- Türk Medenî Kanunu'na göre hıristiyan bir kadınla evlenen bir erkek öldüğünde hıristiyan olan hanımı o erkeğin malına varis olabilir fakat dinimize göre varis olamaz.
Görülüyor ki, İslam dini ile Türk Medeni Kanunu evlenme bahsinde bir çok hususta ayrı görüştedir.
Dinî nikâh yapılması için imam, müezzin veya başka bir din hizmetlisi olacak diye bir şart yoktur. Dinimiz kolaylık dinidir. Bu risâlemizde anlatılan şartlar yerine getirildiğinde herkes tarafından nikâh kıyılabileceğini hassaten hatırlatırız.
Bu devirde, dinimizin her şartını yerine getirmese bile, inkâr etmeyen, dinine bağlı, mü'min ve müslüman kardeşlerimizin, çok büyük bir günahtan kaçınmak ve meydana gelecek nesillerin dinimizin şartlarına uygun bir evlilikten meydana gelmelerini sağlamak, insanlığın hayrı ve selametini temine vesile olmak için dini nikâhı ihmal etmemelerini bilhassa tavsiye ederiz. Allâh'ın emirlerini yerine getirenler dünya ve ahirette saadete ereceklerdir.
Cenabı Hak'tan bu eserimizin ümmeti Muhammed'e ve Ümmeti Muhammed'in evladına hayırlı ve faideli olmasını diliyoruz. Bütün güzellikler Allâh'dan, hata ve noksanlıklar ise bizdendir.
Naşir
NİKÂHIN TARİFİ
Nikâh; lûgat itibariyle üç mânâya gelir.
1- Vatı' : Vatı' cinsî münâsebet demektir. cinsî münâsebet, ancak nikâhla helâl olduğundan nikâh vatı' mânâsına gelir.
2- Akid : Akid, iki tarafın karşılıklı anlaşarak bir karara varmaları demektir. Nikâh da karşılıklı anlaşma neticesinde olduğundan akid mânâsına gelmektedir.
3- Zam : Zam, katma, ekleme, üstüne koyma demektir. Ayrı ayrı iki kişinin birbirlerine nikâh bağı ile katılması mânâsına göre de nikâh, zam manasına gelir.
Nikâh, şer'an mülk-i mut'a için mevzudur.
Yâni evlenmelerine dînen bir engel bulunmayan bir erkekle bir kadının birbirlerinden menfaatlanmalarının helâl olmasını temin eden dînî bir anlaşmadır.
Bu risâlede sık geçen bazı kelimelerin mânâları:
Akid : Evleneceklerden birinin evlilik teklifi (İCAB) diğerinin de bu teklife müsbet olarak verdiği (KABUL) cevaptır.
Zevc: Erkek
Zevce: Hanım
Zevceyn: Karı - Koca
İzdivac: Evlenme, nikâhlanma
NİKÂHLANMANIN EHEMMİYYETİ
Bu âlemin kıyamete kadar devamını murâd eden Mevlâmız, her şeyde olduğu gibi bu âlemin devamını da bir sebebe bağlamıştır. Hz. Allâh her canlıyı çift yaratmış. Hz. Âdem (a.s.)'i, ondan da Havvâ vâlidemizi halk buyurup, insanların çoğalarak arz üzerine yayılmalarını izdivaca bağlamış , izdivacı da aralarında sevgi, muhabbet ve rahmete vesile kılmıştır. Bununla beraber nikâhtan maksad yalnız, nesil yetiştirmek de değildir. Eğer böyle olsaydı iktidarsız olanların ve ihtiyarların nikâhlarının caiz olmaması lâzım gelirdi. Halbuki onların da nikâhları câizdir. ÇÜNKİ, evlenen iki kişinin birleşmesinden ruhanî ve cismânî birlik hasıl olur ve yepyeni bir kuvvet teşekkül eder. İşte bu sebebten Hâlık Teâlâ Hazretleri erkek kullarına (Kadınlardan kendilerine helâl olanlarla nikâhlanmayı emir buyurmuştur.
Sâhib-i şerî'at Efendimiz (s.a.v.) "Evli kimsenin iki rekat namazı bekârın 82 rekat namazından hayırlıdır" buyurarak ümmetlerini nikâha teşvik etmiştir.
Yalnız yaşamak, insanların yaratılışına zıt olduğundan dinde ruhbâniyet yoktur. Peygamber Efendimiz de bir hadis-i şerifinde s.a.v. "İmkânı varken evlenmeyen benden değildir" buyurmuştur.
Kadın ve erkek yaradılışları birbirinden farklı gibi görünse de hakikatte birbirini tamamlayan iki unsurdur. Bunu en güzel gören ve gösteren islamdır. Kadını zelîl, erkeği sefil etmeden cemiyet içerisindeki yerlerini gösteren Dîni Celîl-i İslam kadınla erkeği birbirinin elbisesi olarak tarif etmiştir. İnsansız elbise veya elbisesiz insanın ne değeri olabilir..? Onun kemâlâtı her ikisinin bir arada bulunmasıyladır. Çünkü bir milletin terakkîsi erkekle olur, kadınla tamamlanır. Erkeksiz terakkî yoktur, kadınsız terakkî eksiktir. Kadın ve erkeğin bir arada bulunmasının en güzel şekli islâma uygun bir evliliktir.
NİKÂHIN MEŞRU KILINMASININ SEBEBİ
Nikâhın meşrû kılınmasının sebebi; dünyanın nizâmı, insanlığın mükemmel bir şekilde devamı ve insanlığın fuhuş tehlikesinden kurtulmasıdır. Çünkü insan neslinin nizam ve intizâmı, nikâhların nizam ve intizamına bağlıdır.
NİKÂHIN SIFATI
Nikâh, şahısların durumuna göre farz, vâcip, sünnet-i müekkede, mekruh ve haram olarak değişir.
Kadına karşı şiddetli arzûsu olan, maddî durumu da mehri ödemeye ve nafakayı temine müsâit olan kimsenin, nefsini zinadan koruyamıyacağı muhakkak olursa ona nikâh farz olur.
Kendini zinâdan koruyup koruyamayacağı hususunda şüpheli bulunan kimseye vâciptir.
Sabredebilecek ve bir kadın ile evlendiğinde mehir ve nafakasını verebilecek kimseye sünnet-i müekkededir.
Evlilik haklarını yerine getiremiyeceğine inanan kimseye mekruh, kadının nafaka ve mehrini ödeyemiyecek olana ise haramdır. Çünkü bu iki halde de evlilik kadına zulümdür.
NİKÂH İBÂDET MİDİR, MUÂMELE MİDİR?
Nikâh, hem ibadet, hem muâmeledir. Nikâhın vasıflarını anlatırken zikredilen (Farz, vâcip, sünnet, mekruh ve haram hallerindeki) sebeplere göre ibadettir. Zevcin, zevcesinden menfaatlanmasına karşılık bir mal (mehr) verilmesi, nikâhın îcâp ve kabûl ile bağlanmış olması, nikâh zamanında en az iki şahidin bulundurulması, icabında mahkeme konusu olup, bir dâvâda hâkimin" Filan kadın filan erkeğin hanımıdır" veya "değildir" gibi hüküm vermesi itibâriyle de muâmeledir.
KEFÂET (ERKEĞİN KADINA DENK OLMASI)
Nikâhta kadın ve erkek arasında denklik şarttır.
Kefâet erkeğin kadına ve kadının erkeğe; soy, islâm, dine bağlılık, hürriyet, mal ve sanat gibi şeylerde müsâvî (veya kadının daha aşağı) olmasıdır. Binâenaleyh bâliğa olan bir kadın, kendi rızâsı ile kendine müsâvî olmayan bir erkekle nikâhlansa, velîsi izin verirse nikâhları devam eder, reddederse nikâh fesh olunur. Reddetme hakkı velînindir. Velîsi reddetmeden kadın reddetme hakkına sahip değildir. Velî reddettiği halde kadın devam ettirmek istese; çocukları olmamışsa velîsi hakime müracaatla nikâhı feshettirir.
Nesebde kefâet: Neseben aşağı olan bir erkek, şerefli olan bir kadına müsâvî olamaz. Çünki nikâhta istenilen saâdet ve geçim olmaz. Nesebten maksat nesil, kavim ve kabiledir. Lâkin hâsib (âlim, ahlaklı ve zengin) olan bir erkek, neseben üstün olan bir kadına müsâvî olabilir.
İslâmda kefâet: Baba ve dedesi müslüman olan bir kadına, yalnız kendisi ve yalnız babası müslüman olan bir erkek müsâvî olamaz.
Diyanette kefaet : Diyanetten maksat zühd ü takvâdır. Binâenaleyh günahkâr bir kimse sâliha bir kadına müsavî olamaz. Ve yine sâlih bir adamın kızına da müsavî olamaz. Velev ki kızı günahkâr olsun. Bid'at ehli olan bir erkek, yâni; inanç bakımından râfizî ve mu'tezilî olan kimseler sünnî bir kıza müsâvî olamazlar.
Hürriyette kefâet: Yalnız kendisi hür olan erkek, hem babası ve hem de dedesi hür olan kadına müsavî olamaz.
Malda kefâet: Erkeğin mehri muacceli vermeye ve hanımını bir ay geçindirmeye muktedir olması demektir. Bu imkâna sahip olan erkek, kadın ne kadar zengin olursa olsun ona müsavîdir.
Sanatta kefâet: Erkeğin yaptığı iş ve tâkip ettiği kazanç yolu kadının babasının sanatına müsâvî veya yakın olması demektir. Bu hususta îtibar belde halkının sanatlar hakkındaki düşüncelerinedir.
Şehirlilik ve yaşlılıkta müsavîlik aranmaz.
Zahîriyyenin ve diğer bazı âlimlerin beyanına göre kefâetin yalnız erkek tarafında aranması İmâm-ı âzam indinde olup, İmâmeyn'e göre iki tarafta da mûteberdir.
Âile müessesesinin devam etmesi için zikredilen 6 hususa dikkat etmekle beraber, sünnet ve müstehap olan hususlar da vardır.
Peygamberimiz (s.a.v.) "Kadın dört hasleti için nikâhlanır: Malı, şerefi, güzelliği ve dini. Dinine bağlı olanı tercih et ki iki elin bereketlensin" buyurarak her şeyden önce dini bütün olanını tavsiye etmiştir.
Kadının yaş, şeref, nesep ve mal cihetinden erkekten aşağı, ahlak, edep, takvâ, iffet ve güzellik cihetinden erkekten üstün olması nikâhın müstehaplarındandır. Mevlâmız "O kadınlar sizin için, sizler de o kadınlar için elbisesiniz" buyurarak kadınlar ile erkekler arasındaki sıkı âlâkayı izah buyurmuştur. Evlenecekler, giyecekleri elbiselerin -alacakları kimselerin- temiz, sağlam, güzel ve vücûtlarına uygun olmasına itina göstermelidirler. Çünkü kirli ve vücûda uygun olmayan elbise fazla giyilemiyeceği gibi, ahlakı bozuk, ameli çirkin, fikriyatı değişik insanlar âile yuvasını çabuk bozarlar. Bu ise cemiyetleri huzursuz, çocukları perişan ve bakımsız bırakıp, kadınların dul ve sefil, erkeklerin rezil, âilelerin de birbirlerine düşman olmalarına sebeb olur.
NİKÂHIN RÜKNÜ
Nikâh, îcap ve kabûl ile sahih olur. (Îcap; evlilik için yapılan teklif, kabûl de; teklife müsbet olarak verilen cevaptır.) İcap ve kabûl nikâhın aslı ve direğidir. İcap, nikâh için önce söylenen, kabûl de ikinci olarak söylenen sözdür. Bunları erkek veya kadının önce söylemiş olması fark etmez. Meselâ, bir kimse şâhitler huzurunda bir kadına, "seni zevceliğe kabûl ettim" deyince, kadın da "ben de zevceliği kabûl ettim" derse nikâh yapılmış olur ki, erkeğin sözüne îcap, kadının sözüne kabûl denir. Veya aksi olarak, bir kadın şâhitlerin huzurunda bir erkeğe " Beni nefsine, âileliğe kabûl et" dese, erkek de "kabul ettim" dese nikâh bu şekilde de yapılmış olur.
Bu şekilde kadının sözü icap, erkeğin sözü kabûl olur. Yâni birinin yapmış olduğu evlilik teklifini diğeri kabûl etmiş olur.
Nikâhta icap ve kabûl, örf ve âdette nikâh yapmak için kullanılan lafızlardır. Fakat bu lafızların nikâh yapmağa delâlet eden lafızlar olması şarttır.
Nikâh, "verdim, aldım" gibi kat'iyyet ifade eden mâzî sözlerle olmalıdır. "Alıyorum, alırım, veririm, veriyorum" gibi sözlerle nikâh olmaz. Yalnız icap, "alıyorum", kabûl de "ettim" şeklinde olursa istihsânen câizdir.
Nikâhta vekâlet de geçerlidir. Vekîlin îcap ve kabûlü ile nikâh akd olunur. Her iki tarafın vekîli olabileceği gibi, bir taraf kendi, diğer taraf da vekîlle olabilir. Şayet nikâh vekâletle yapılırsa icap ve kabûlde vekîllerin; "Vekâletim hasebi ile verdim, vekâletim hasebi ile aldım" demeleri lâzımdır.
Şarta bağlanan nikâhlar sahih değildir. Meselâ, erkek kadına "Şu işim olursa seni âileliğe kabûl ettim" veya kadın erkeğe "şu işim olursa sana âileliği kabûl ettim" dese nikâh sahih olmaz.
NİKÂHIN YAPILIŞ ŞEKLİ
Nikâhda iki şâhit şarttır. Kız ve erkek hazır iseler; söze kız tarafından başlanılacağından kız nikâh yapanın sağ tarafına, erkek sol tarafına otururlar. Şayet vekîlleri varsa, onlar da aynı şekilde otururlar. Kız tarafından söze başlanılacağından kız sağa oturtulur. Sonra mehri müeccel tesbit ve tayin edilir.
Kadın ve erkeğin babalarının isimleri, kendi isimleri, şâhitlerin isimleri ve mehri müeccel bir kâğıda yazılır. Nikâh yapan şahıs (Mübâşiri nikâh), evvelâ Allâh-ü Teâlâ Hazretlerinin sıfât-ı zâtiyyesi ve sıfât-ı sübûtiyyesini ve bunların kısaca mânâlarını anlatır. Îmân-ı icmâlî ve tafsîlînin kısaca mânâları îzâh edilerek "Bunların hepsini cümlemiz kabûl ve tasdîk ettik" denilir. Nikâh yapan şahıs herkesin ellerini dizleri üzerine koydurarak, el parmakları bükülmeden açık olarak koymalarını ve hareket ettirmemelerini tembih eder. Tevbe ve istiğfar getirilir. Tecdîd-i îmân duâsı beraberce okunur.
Kadın ve erkek huzurda iseler kadına hitaben:
- Hatice hanım! Allâh-ü Teâlâ'nın emri Peygamberimizin kavli, İmâm-ı âzam hazretlerinin ictihâdı üzere ve aranızda kararlaştırdığınız mehr-i muaccel ve (3 - 5 - 7 - 9 - 11 altın gibi miktarda her ne kadar konuşuldu ise ) mehr-i müeccel ile kendinizi, nefsinizi, zatınızı Sabri beye helâlliğe, zevceliğe, âileliğe verdiniz mi? Kadın da "Verdim" diyecek şâhitler dahi işitecek. Sonra erkeğe hitaben:
- Sabri Bey! Allâh-ü Teâlâ'nın emri, Peygamberimizin kavli, İmâm-ı Âzam hazretlerinin ictihâdı üzere ve aranızda mukarrer mehr-i muaccel ve (3-5-7-9-11 reşat altını gibi) mehr-i müeccel ile Hatice hanımı helâlliğe, âileliğe, zevceliğe aldınız kabûl ettiniz mi? Erkek de "aldım, kabûl ettim" diyecek. Şâhitler dahi işitecek.
Bu sualli cevaplı konuşma aynı şekilde ikinci ve üçüncü kere tekrar edilecek. Sonra nikâh yapan şahıs "Allah mübârek etsin" deyip, duâ yapacak.
Duadan sonra hazır bulunanların "bârekellâhü leke ve bâreke aleyke ve cemea beynekümâ fî hayrin ve âfiyetin" yani "Allah senin için ve senin üzerine hanımını mübarek kılsın. Aranızı hayır ve afiyette cem etsin." duâsını okuyarak tebrik etmeleri müstehabtır.
TENBİH
Nikâh dînî bir vazife olduğundan cünüp, hayız ve nifas hallerinde nikâh yapmak tahrimen mekruhtur. (Dîn-i Mübîn-i İslâm s. 7)
VEKÂLET İLE NİKÂH
Hür, akıllı ve bâliğ (vebâliğa) olanlar bizzat kendi nikâhlarını yapabilecekleri gibi vekâletle de nikâhlarını yapabilirler. Birinin bizzat kendi, diğerinin vekîli de olabilir.
Vekâlet alınırken şâhit şart değildir. Fakat vekâleti inkâr korkusuna binâen iki şahidin bulunması iyi olur. (Nimet-i İslâm Kitab-ün nikâh s.23)
VEKİLLİK ALMA USULÜ
Kadının vekîli olacak kimse kadına hitaben:
- Hatice Hanım! Allâhın emri, Peygamberimizin kavli, İmâm-ı Âzam hazretlerinin ictihâdı ile Hasan oğlu Mehmet Efendiye seni nikâh etmek üzere vekîlin olayım mı? diyecek. Kadın da "ol" diyecek. Bu şekilde üç defa tekrar edilir. Erkeğin vekîlliği de aynı şekilde alınır.
-
VEKİLLERLE NİKÂH YAPMA USÛLÜ
Erkek ve kadın nikâh için hazır oldukları zaman yapıldığı gibi, vekâlette de tevbe ve istiğfardan sonra kızın vekîline hitâben:
- Hasan Efendi! Allâh-ü Teâlâ Hazretlerinin emri, Peygamber Efendimizin sünneti seniyyesi, İmamı Azam Hazretlerinin ictihâdı ile aranızda mukarrer mehri muaccel ve (3-5-7-9-11 altın gibi) mehr-i müeccel ile Ahmet Efendi mahdumu Ali Efendiye, vekîli olduğun Mehmet Efendi kerimesi Emine Hanımı helâllığa, zevceliğe, âileliğe vekâletin hasebiyle verdin mi? der. Vekîli de "vekâletim hasebiyle verdim" diyecek. Bu sözü de hepsi işitecekler.
Sonra erkeğin vekîline hitâben:
- Hüseyin Efendi! Allâh-ü Teâlâ Hazretlerinin emri, Peygamber Efendimizin sünnet-i seniyyesi, İmâm-ı Âzam Hazretlerinin ictihâdı ile aranızda kararlaştırdığınız mehri muaccel (3-5-7-9-11 altın gibi) ve mehri müeccel ile vekîli olduğun Ahmet Efendi oğlu Ali Efendi'ye, Mehmet Efendi kızı Emine Hanımı helâlliğe, zevceliğe, âileliğe vekâletin hasebiyle aldın mı? der. Vekîli de "aldım" diyecek. Bu sözü de hepsi işitecekler.
Zikredildiği gibi önce kızın vekîline, sonra da erkeğin vekîline iki defa daha tekrar edilir.
Nikâh yapan efendi (Mübaşir-i nikâh) :
"Allah mübarek etsin" der ve âmîn deyip duâ yapılır.
- Hasan Efendi! Allâh-ü Teâlâ Hazretlerinin emri, Peygamber Efendimizin sünneti seniyyesi, İmamı Azam Hazretlerinin ictihâdı ile aranızda mukarrer mehri muaccel ve (3-5-7-9-11 altın gibi) mehr-i müeccel ile Ahmet Efendi mahdumu Ali Efendiye, vekîli olduğun Mehmet Efendi kerimesi Emine Hanımı helâllığa, zevceliğe, âileliğe vekâletin hasebiyle verdin mi? der. Vekîli de "vekâletim hasebiyle verdim" diyecek. Bu sözü de hepsi işitecekler.
Sonra erkeğin vekîline hitâben:
- Hüseyin Efendi! Allâh-ü Teâlâ Hazretlerinin emri, Peygamber Efendimizin sünnet-i seniyyesi, İmâm-ı Âzam Hazretlerinin ictihâdı ile aranızda kararlaştırdığınız mehri muaccel (3-5-7-9-11 altın gibi) ve mehri müeccel ile vekîli olduğun Ahmet Efendi oğlu Ali Efendi'ye, Mehmet Efendi kızı Emine Hanımı helâlliğe, zevceliğe, âileliğe vekâletin hasebiyle aldın mı? der. Vekîli de "aldım" diyecek. Bu sözü de hepsi işitecekler.
Zikredildiği gibi önce kızın vekîline, sonra da erkeğin vekîline iki defa daha tekrar edilir.
Nikâh yapan efendi (Mübaşir-i nikâh) :
"Allah mübarek etsin" der ve âmîn deyip duâ yapılır.
İSTİĞFAR VE TECDÎD-İ ÎMAN DUÂSI
Estağfirullah estağfirullah estağfirullâhel-azîm el-kerîm Errahîm ellezî lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûme ve etûbü ileyk ve nes'elühüt tevbete vel mağfirate vel hidâyete lenâ innehüü hüvet tevvâbürrahîm.
Allâhümme innii ürîdü en üceddidel îmâne tecdîden bi kavli lâ ilâhe illallâh. Muhammedür rasûlüllah. (Hakkan ve sıdkâ) (3 defa) Amentü billâh ve bimâcaaae min indillâh. Âmentü birasûlillâhi ve bimâcaaae min indi rasûlillah. Âmentü billâhi ve melâiketihii ve kütübihii ve rusulihii vel yevmil âhiri ve bil kaderi hayrihii ve şerrihii minallâhi teâlâ vel ba'sü ba'del mevt hakkun eşhedü en lâ ilâhe illallâhü ve eşhedü enne Muhammeden abdühüü ve rasüülüh.
TÜRKÇE NİKÂH DUASI
Yâ İlâhel Âlemîn! Rahmet-i azîmen berekât-ı kesîrenle iş bu akdi nikâhı dergahında kabûl eyle. Akdi nikâhda vakî olan kusur ve hatâlarımızı af ve setr eyle. Nikâhlarını akd ettiğimiz bu genç kardeşlerimizi iki cihanda azîz eyle. Aralarındaki ülfet ve muhabbeti Hz.Adem ile Hz.Havva ve Hz. Rasülullah ile Hz. Hadicetül Kübrâ ve Aliyyül Mürtezâ ile Fâtımetüz-Zehrâ hazaratı arasındaki sevgi ve muhabbetten ilkâ ve ihsan eyle. Vûcutlarına sıhhat, ömürlerine bereket, rızıklarına helâlinden bolluklar ihsan eyle. Kendilerinden tevellüd edecek evlâdı, ebeveynine hayru'l-halef olmasını nasib eyle. Ömür boyu saadetler ihsan eyle. Aralarını bozacak başta nefislerinin şerrinden, şeytanın mekrinden, insanların fitne ve fesâdından muhafaza eyle.
Nimel-hâfizu Allâh! Yâ Hafîzu ihfeznâ. Fallâhü hayrun hâfizan vehüve erhamürrâhimîn. Ve sallallahü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihii vesahbihi ecmaiyn. Sübhâne rabbike rabbil izzeti ammâ yesifuun ve selamün alel mürseliyn velhamdü lillâhi rabbil âlemiyn. Lillâhi teâlel- FATİHA.
NİKAH DUASI
Estağfirullah estağfirullah estağfirullâhel-azîm el-kerîm Errahîm ellezî lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûme ve etûbü ileyk ve nes'elühüt tevbete vel mağfirate vel hidâyete lenâ innehüü hüvet tevvâbürrahîm.
Allâhümme innii ürîdü en üceddidel îmâne tecdîden bi kavli lâ ilâhe illallâh. Muhammedür rasûlüllah. (Hakkan ve sıdkâ) (3 defa)
Amentü billâh ve bimâcaaae min indillâh. Âmentü birasûlillâhi ve bimâcaaae min indi rasûlillah. Âmentü billâhi ve melâiketihii ve kütübihii ve rusulihii vel yevmil âhiri ve bil kaderi hayrihii ve şerrihii minallâhi teâlâ vel ba'sü ba'del mevt hakkun eşhedü en lâ ilâhe illallâhü ve eşhedü enne Muhammeden abdühüü ve rasüülüh.
AKD-İ NİKÂH SENEDİ (NUMÛNE)
(KADINDA KALACAK)
ZEVCENİN (HANIMIN) İSMİ ZEVCİN (Erkeğin) İSMİ
Abdullah Efendinin kızı Mûsâ efendi'nin oğlu
Âişe Hanım Îsâ Efendi
(Zevce ve zevc hazır değillerse vekîllerinin ismi yazılır)
HANIMIN VEKİLİNİN İSMİ ERKEĞİN VEKİLİNİN İSMİ
Mehr-i müeccel (İleride verilecek mehir)
Meselâ : 7 Reşat altını
(3, 5 , 9 , 11 veya daha fazla gibi adetler de olabilir )
ŞÂHİTLER
Ahmed oğlu Hasan Efendi Ali oğlu Hüseyin Efendi
TÂRİH
13 ŞEVVAL1413 ( 19 kasım 1993)
Cuma
ÂKİD-İ NİKÂH (Nikâhı Kıyan) Bekir Efendi oğlu Mehmet Efendi
Ve imzalar
EVLENMEDE RESMÎ MUÂMELE
Belediyelerin Evlendirme dâireleri'nde yapılan resmî muâmele İslâmî açıdan nikâh sayılır mı sayılmaz mı? Bu sorunun cevabını verebilmemiz için İslâmî nikâhın nasıl olduğunu bilmemiz lâzımdır.
İnsanların işleri ya ibâdet veya âdettir. Dînî nikâhın da hudutlarını İslâm dinî tayin ettiği için şer'îdir, dinî bir iştir. Dinî bir işin nasıl olacağı, esâsları dînî olmayan bir sistem tarafından değil, bizzat din tarafından belirlenir. Türk Medenî Kânûnu dinli-dinsiz, Hıristiyan, Yahudi, Müslüman.... herkes için hazırlanmış vatan sathındaki her ferd için yürürlükte, lâik bir kanundur. Bu kanuna göre yapılan muâmele hukûkî ve kaanûnîdir. Türk vatandaşlarının bu kanûna uymaları mecburidir. Fakat bununla dînî bir vecîbe olan dini nikâh akdi yerine gelmez. Çünkü, resmî muâmelenin dini nikâhtan ayrıldığı birçok yönü vardır:
1- Herşeyden önce nikâh İslâmda bir ibâdettir. Laik sistemlerde ise sosyal bir mukaveledir.
2- Dinimizde müslüman kadın veya erkek kendileri gibi bir müslümanla evlenebilir. Medenî Kânûnda ise bir müslüman, müslüman olmayan kadınla evlenebileceği gibi aksi de olabilir.
3-Laik sistemde aranan şart; T.C.vatandaşı olmaktan ibârettir. Halbuki İslâmî nikâhta şâhitlerin müslüman olması ve şâhitlerden birinin erkek olması şarttır.
4- Türk medenî Kânûnu'na göre resmî muâmele yapıldıkdan sanra isteyen herkesin kendi din veya mezhebinin şartlarına uygun olarak nikâh yaptırabileceği esası mevcuttur. Zaten memleketimizde Medenî Kânûna göre resmi muâmelesini yaptırdıktan sonra, Hıristiyanların kiliselerde, Yahudi'lerin havralarda kendi din adamları nezaretinde dini nikâh merâsimleri yaptırdıkları da bir vakı'âdır.
Türk Medenî Kânûnu'nun 110 ncu maddesi aynen şöyledir:
MADDE 110: Evlendirme memuru merâsimin hitâmı üzerine derhal karı ve kocaya bir evlendirme kağıdı verir. Evlenme kâğıdı ibraz edilmeden evlenmenin dînî merasimi yapılmaz. Bununla beraber evlenmenin tamamiyeti dini merasimin icrâsına mütevakkıf değildir.
NİKÂHIN ŞARTLARI
Nikâhın sahih olması için erkek ve kadının şer'an evlenmeye mâni hallerden uzak olmaları şarttır.
Erkeğin evlenmesine mâni haller;
a- Nikâhında 4 kadın bulunmak (Bu kişi nikâhına beşinciyi alamaz)
b- Gayrimüslim olmak, (Müslüman bir kadınla evlenemez)
c- Mürted olmak (islamdan dönmüş bir kimse müslüman bir kadınla evlenemez)
d- Boşadığı hanımın iddeti içinde , nikâhını cem' etmek câiz olmayan bir kadın ile (Meselâ, boşadığı kadının kız kardeşiyle) evlenme talebinde bulunmak.
Kadının evlenmesine mânî haller;
a- Başkasının nikâhında olmak, b- Allâh'a şirk koşar olmak, c- İddet bekler olmak, d- İslâmdan dönmek.
Erkek veya kadının her ikisinin de nikâha mâni halden uzak olmaları şarttır. Meselâ, aralarında neseben, radâ'en (emme) veya müsâhareten (evlilik yoluyla haramlık) olmamalıdır.
İki tarafın kendi nikâhlarını yapabilmeleri için akıllı ve bâliğ olmaları şarttır. Akıllı ve bâliğ olmayanların nikâhlarını velileri yapabilir.
Nikâhı yapılanların birbirlerinin îcap ve kabûlünü işitmeleri şarttır. Çünkü bu sûretle iki tarafın rızâlarının tahakkuk ettiği anlaşılır. Nikâh esnâsında îcap ve kabûle dair sözleri işiten hür iki müslüman erkek veya bir müslüman erkekle, iki müslüman kadın şâhit bulunması şarttır. Şâhitler kadın ve erkeğin baba veya oğulları olabilir. Şâhitlerin ikisinin de, erkek ve kadının sözlerini aynı anda işitmeleri şarttır. Binâenaleyh şâhitsiz nikâh sahih olmadığı gibi şâhitler iki tarafın sözlerini ayrı ayrı işitseler yine nikâh sahih olmaz.
Körün şâhitliği câiz olup, sağırın şehâdeti ise câiz değildir. Evlenen erkek ve kadın dilsiz ise nikâhı ifade eden işaretleri ile nikâhları sahih olduğundan, bunları işitmeyenlerin şâhitlikleri câizdir.
Nikâhta şâhitliğin şart kılınması, nikâhın şer-i şerîf nazarında ehemmiyetine mebni ve iki tarafı zina töhmetinden muhafaza içindir. Yoksa ihtiyaç zamanında mehri isbat etmek ve mehri istemeyi kolaylaştırmak için değildir. Îcap ve kabûlün (Yâni nikâh için yapılan teklif ve bu teklife verilen cevâbın) bir mecliste olması şarttır. İcap bir mecliste, kabûl ayrı bir mecliste olsa nikâh sahih olmaz. Binâenaleyh erkek ve kadın yürürlerken veya at üzerinde giderlerken nikâh yapsalar câiz olmaz. İki tarafın da nikâhı devam ettirme niyetleri şarttır. (Mukavvat nikâh ve mut'a nikâhı haramdır.)
MUHARREMÂT
(EVLENİLMESİ HARAM OLAN KADINLAR)
Nikâhın şartları zikredilirken iki tarafın birbirlerine haram kimselerden olmamaları şart olduğu açıklanmıştı.
Muharremât; evlenilmesi haram olan kadınlardır. Muharremât, sebeblerine göre iki kısımdır: Ebediyyen haram olanlar, muvakkaten (geçici) haram olanlar.
Ebedî haramlık; sebebi hiç yok olmayan ve ilelebet devam eden haramlıktır. Geçici haramlık ise bir müddet devam ettikten sonra sebebinin kalkması ile yok olan haramlıktır.
EBEDÎ HARAMLIĞIN SEBEPLERİ
a) Neseb, (soy)
b) Sıhriyyet, (akrabalık)
c) Rada' (emme) dır.
a- Neseb sebebi ile haram olanlar: Analar, kızlar, kızkardeşler, halalar, teyzeler, birader kızları ve hemşire kızlarıdır. Analar tabirinde nineler de dahildir. Kızlar tabirinde kendi kızları ve kız torunları dahildir. Ne kadar aşağı doğru devam ederse etsin.
Sûre-i Ahzâb'ta amca, hala, teyze ve dayı kızlarının helâl olduğu beyan buyurulmaktadır. Binâenaleyh, bunların haram olduğuna inanmak küfürdür. (Allah Korusun)
b) Sıhriyyet ( Yâni evlilik sebebiyle meydana gelen akrabalık) ile sâbit olan haramlık. Sıhriyyet ile haramlığı sâbit olanlar 4 sınıftır.
1- Kayınvâlideler: Kızlarına gerek cinsî münâsebette bulunulsun gerek bulunulmasın; nikâhlanır nikâhlanmaz haramlık başlar.
2- Üvey anneler: Baba ve dedelerin hanımları, (gerek zifaf olsun gerekse olmasın) haramdır.
3- Üvey kızlar: Kadının önceki kocasından olan kızları veya torunlarıdır ki haramdır. Fakat bu meselede haramlığın meydana gelmesi için kocanın hanıma cinsî münâsebeti veya şehvetle dokunması şarttır. Şayet nikâhtan sonra bunlardan biri olmadan hanım ölür veya ayrılırlarsa bu takdirde üvey kızları nikâhlamak haram olmaz. Halvet-i sahîha olsa da haram olmaz. Çünki halvet (kilitli bir yerde yalnız kalmak) dühul yerine geçmez.
4- Bir kimsenin, oğulları veya torunlarının hanımlarıyla evlenmesi haramdır. Onlar ister zifaf'a girmiş olsun, isterse olmasın; nikâhlanınca haramlık başlar.
Bir kimse vefât eden küçük veya büyük kardeşinin hanımını iddeti bittikten sonra nikâhlayabilir. Boşasalar hüküm yine aynıdır. (Mecmuai cedid shf. 65 - 71 )
Zîna da hürmet-i müsâharayı îcap ettirir. Yâni, bir kimse bir kadın ile zina etse, bu kimse zina ettiği kadının anasını ve kızlarını nikâh edemez. Fakat o adamın oğlu babasının zina ettiği kadının kendisini anasını ve kızlarını nikâhlayabilir. Zina etmeyip de şehvetle dokunsa veya kadının fercine veya kadın erkeğin zekerine dokunsa, veya baksa hüküm yine zina da olduğu gibi haramdır. Çünki dokunmak ve bakmak zinaya teşvik eden sebeblerdir. Dokunmak ve bakmakla haramlığın tahakkuku için iki şart vardır:
1) Erkeğin bâliğ veya cinsî münâsebete gücü yeten biri olması yahut şehvetle hislenecek bir halde olması,
2) Kadının 9 yaşından küçük olmaması ve sağ olması şarttır.
Burada haramlığın oluşmasında, dokunmanın bilerek, unutarak, zorlanarak veya hatâen olmasında fark yoktur. (Fetevai hindiyye cilt - 1 Shf. -292)
RADA' (EMME ) İLE OLAN HARAMLIK
Emme ve emzirmeden meydana gelen haramlık, aynen neseb (soy) sebebiyle olan haramlık gibidir. Yâni; Emen kişiye; süt anne, süt nine, süt kızkardeşler, süt halalar, süt teyzeler ve süt kardeşlerin çocukları (Ne kadar aşağı inseler de) haram olurlar.